26 Kasım 2023 Pazar

Körül Enerjiyle Engelleri Şifalandırma Meditasyonu

 Engellerin sevgiyle aşılmasına bir hafta kala Homo İbretus’la körül enerjini artırıp gündelik hayatta karşılaştığın engelleri şifalandırmaya hazır mısın? Öyleyse arkana yaslan ve kendini ekran okuyucu yazılımın okşayıcı sesine bırak!


Derin bir nefes al ve uçsuz bucaksız bir kaldırım hayal et. Dümdüz giden bir sarı çizgide yürüyorsun. Hiçbir ağaç, direk, zurna dürümcü motosikleti yok. Bu sonsuz erişilebilirliği içinde hisset. 


Şimdi sesli bir trafik ışığının yanındasın. “Şimdi karşıya geçebilirsiniz.” sesinden yayılan huzur tüm benliğine doluyor. Karşı kaldırımdaki engelli rampasından bina girişine doğru yüksel. Sen yükseldikçe ruhsal dengen ve içsel dinginliğin artsın.



Binanın girişinde kabartmalı krokiyi duyumsa. Sesli anonslu, düğmelerinde Braille çıkartmalar olan asansöre doğru ilerlerken geçmişte yaşadığın ayrımcılıkların, dışlanmaların, erişilebilirlik sorunlarının yüklerinden birer birer arınıyorsun. Sen kendi başına hareket eden hür bir bireysin. Kimse sana sormadan kolundan tutup çekiştirmiyor. Çünkü sen bir nesne değilsin. 


Ve şimdi benimle beraber tekrar et: “Ben bu toplumun ayrılmaz bir parçasıyım. Ben herkesle eşit haklara sahip bir bireyim.” Bu gerçeği zihninin derinliklerine işlet. 


Şimdi tekrar et: “Ben içimdeki hak arama bilincini aktifleştiriyorum.” Şimdi seninle bir yere gidelim. Kalabalık bir davetteyiz. İnsanlar seninle selamlaşırken, tokalaşmak üzere ellerini uzattıklarını anlaman için el şıklatıyorlar. “İçecek bir şey versek mi ne sever acaba?” yerine “Bir şey içmek isterseniz size seçenekleri sayabilirim.” cümlesini duyuyorsun. İnsanların uğultusuna karışan kendi sesine odaklan. Sana ne hissettiriyor?

O davetten ayrıldığında bunların tam tersini yaşamış, sosyal bir etkinlikte gruba dahil olamamış bir engelliye rastlıyorsun. Senin başına böyle bir şey geldi mi? Hatırlamaya çalış. Sonra o engelliye yaklaş ve de ki: “Merhaba sevgili ibrettaşım. Seninle dayanışıyorum. Seni anlamaya çalışıyorum. Seni hatalı bulup yargılamak yerine sana yardım etmeyi seçiyorum. Bir gün aynı durumda kalabileceğimi biliyorum. Toplumdaki herkesin aynı farkındalıkla yaklaşmadığını biliyorum. Bilinçli insanlarla çevrili olmanın, özel gereksinimlerinin karşılanmasının bir şans olduğunun ve herkesin aynı şansa sahip olmadığının farkındayım.” Sen bunları söylerken o da seni onaylıyor ve farkındalığı artıyor.


Tekrar kendinle baş başasın. Şimdi derin bir nefes al. Nefesini verirken kendi gücünü fark et. Sen özel ve eşsizsin. Herkes engelli adayıyken seçilmiş olan sensin. Tekrar derin bir nefes al, hazır hissettiğinde bu yazıyı paylaş.  





     


19 Kasım 2023 Pazar

Memurcaya Giriş 101

Beyaz yaka dendiğinde akla hep özel sektör çalışanları geldiğinden "Mailinizi manager'ıma forward'lıyorum bu arada ben de schedule'uma bakıyor olacağım." şeklindeki plaza dili ve edebiyatına yoğunlaşıldı hep. Kabul ediyorum, memurlar arası belagat, belagat dememden de anlaşılacağı gibi meeting set etmeli feedback vermeli ofis diyalogları kadar şıkır şıkır ve motivating değil hatta kullananı olduğundan 15 yaş yaşlı gösteriyor. Ama bu dilin de kendi çapında bir trollenebilirliği var, en azından ben buna inanarak başladım bu yazıya.


Öncelikle Türkçe cümlelere görece kısa ve telaffuzu kolay İngilizce sözcüklerin serpiştirildiği plaza dilinin aksine memur dilinde olabildiğince uzun ve karmaşık söz kalıplarına yedirilmiş Osmanlıca tandanslı sözcükler kullanmak esastır. Esasen yazışmalarda kullanılan bu tür ifadeler zamanla gündelik konuşmalara da sirayet eder. Bakın yansır değil sirayet eder.


Birkaç örnek verecek olursak, memur dünyasında meeting set edilmez, istikşafi müzakerelerde bulunulur. Mailler forward edilmez elektronik yazışmanın çıktısı alınıp karton dosya içinde arz edilir. FYI out, bilginize saygılarımla arz ederim in. "İstediğiniz grafikleri attachment'a koydum X Hanım/Bey." yerine "Sayın müdürüm, raporlanmasıyla görevlendirilmiş olduğum veriler tarafımca dercedilmiş olup tensipleriniz için ilişikte takdim kılınmıştır." yazılmalı.


Troll kapasitemi minimize etmekle beraber, alışmaya başladığım yeni jargonun diksiyonuma katkılarını görmezden gelemem. Konuşurken kelimelerin ve cümlelerin arasına farkında olmadan "yani", "hani" ve "işte" kelimelerini de sıkıştırıyordum. Ama yazışmalardaki "yani"ler "belirtilen hususlar muvacehesinde"ye, "hani"ler "söz konusu"ya, "işte"ler "bu meyanda"ya dönüşünce bu istem dışı kullanımlar azalarak bitti.


Yukarıdaki hususlar muvacehesinde neşredilen söz konusu hiciv yazısı siz değerli okurların tebessümleri için işbu blogda takdim kılınmıştır. İlginize saygılarımla arz ederim.

2 Kasım 2023 Perşembe

Yalıkuşu Buğlem

Buğlem... egzotikisimler.net sitesinde yazdığına göre anlamı "cenneti müjdeleyen melek". Aslına bakarsanız kulağa hoş gelmesi, spiritüel bir anlam taşıması ve daha önce duyulmamasıyla tam bir Z kuşağı ismi.

    

    Çocukluğunu Sihirli Annem ve Selena izleyerek, ergenliğini panpalarla AVM qeyfi xD yaparak geçiren Buğlem, Kim İlk 500.000'e Girmek İster yarışması gibi geçen üniversite sınavının ardından İstanbul'da bir üniversitenin Sınıf Öğretmenliği bölümüne kapağı attı. İstanbul'da hem de aileden ayrı okumanın bir getirisi olarak oldukça renkli, eğlenceli bir üniversite hayatı yaşadı. Hatta Erasmus bile yaptı. 


Partilerle, festivallerle, Boğaz'a karşı içilen kahvelerle geçen 4 yıldan sonra KPSS'ye girip küçük bir şehrin Instagram'a fotoğraf atmalık bir göleti bile olmayan merkeze uzak bir ilçesine atanmıştı. İlçe halkının tek sosyalleşme alanı olan AVM 12 kilometre mesafedeydi, ayrıca 45 dakikada bir olan dolmuş seferleri saat 20:30'da bitiyordu. Neyse ki, GSM operatörü reklamlarındaki idealist köy öğretmenleri gibi sınıfa soba kurması gerekmiyordu. Meslek hayatına 1B sınıfıyla başlamıştı. Onlar ortaokula geçmeden kalifiye bir memurla evlenip eş durumundan büyük şehirlerden birine tayininin çıkmasını istiyordu.


Bir yıl geçmiş, Buğlem'in adaylığı kalkmıştı. O artık 2-B sınıfının öğretmeniydi. Bu süreçte aynı ilçedeki lisenin beden eğitimi öğretmeni -öğrencilerinin taktığı isimle- 1.95 Alper'le tanışmış, aradığı ideal erkeği bulmuştu.


O sene o şehirde yöreye özgü bir hamur işinin adı verilen festivalin ilki düzenlenecekti. Festival kapsamında ilk ve orta dereceli okulların da etkinlik düzenlemesi bekleniyordu. Buğlem Öğretmen 20 kişilik 2-B sınıfıyla, öğrencilerinin teneffüslerde akıllı tahtadan açıp durduğu Enerciii şarkısı eşliğinde bir dans gösterisi hazırlayacaktı. Ama bir sorun vardı: Geçen yılın ikinci döneminde 1-C sınıfı velilerinin Ekrem Öğretmen'in de fişteklemesiyle imza toplayarak Buğlem Öğretmen'in sınıfına yolladığı Down sendromlu Gamze! Onu bu gösteriye dahil etmek istemiyordu. Tamam sevgi fiziksel farkları görünmez kılardı da o kadar da değildi yani. Gamze'nin Down sendromu gösterinin yüzde yüz enercisini down ederse diğer öğrencilerin motivasyonu ve konsantrasyonu nice olurdu diye düşündü Buğlem. Sonunda çareyi Gamze'nin velisine onun dans figürlerini yapmakta zorlanacağını ve bu yüzden etkinliğe katılmamasının pedagojik açıdan daha doğru olduğunu söylemekte buldu. KPSS Eğitim Bilimleri Testi'nde yer alan "Kaynaştırma eğitimin tam ve doğru tanımı aşağıdakilerden hangisidir?" sorusu, kendisini öğrencilerine en iyi eğitimi vermeye adayan Çalıkuşu Feride'leri hayat felsefesi positive vibes only olan Yalıkuşu Buğlem'lerden ayıklamaya yetmiyordu işte.


Nihayet etkinlik günü gelmişti. Gösteriyi sağ salim atlattıktan sonra akşam Alper Bey'le beraber, ilçe belediyesinin düzenlediği henüz üyelerinin kadına şiddet veya taciz ifşası sosyal medyaya düşmemiş bir alternatif rock grubunun konserine gideceklerdi. Hatta Buğlem o sabah KYK Besties whatsapp grubuna "Kızçeler yarın ilişkimizi ilan edeceğiz." mesajı bile atmıştı. Ama olacaklardan habersizdi. Dans eden sınıf arkadaşlarını izlerken ağlayan Gamze yerel TV kanalı muhabirinin dikkatini çekmiş, Gamze'nin babasının yaşananları anlattığı video Gazapizm - Unutulacak Dünler introsuyla editlenerek sosyal medyaya düşüp binlerce kişi tarafından paylaşılmıştı. 15 dakikalığına ünlü olma sırası Buğlem'deydi ama bu onun hiç de istemeyeceği türden bir şöhretti. Binlerce insan, hatta Gamze'nin kendi çocuklarıyla aynı sınıfta okumaması için imza verenler bile sosyal medyada Buğlem'i linçleyip kendi vicdanlarını temize çekiyorlardı. Kınadığını yaşamaktan korkan insan bazen de yaşadığını kınarken bulurdu kendini. Buğlem'e hem yasal hem toplumsal yargılanma olarak dönen bu duyarlılık Gamze'ye özel gereksinimlerinin karşılandığı adil ve erişilebilir bir hayat olarak dönecek miydi diye sorup meseleyi Buğlem'inden koparmak herkesin harcı değildi.