26 Aralık 2021 Pazar

Yıkıklığa Övgü

 Erasmus’un Deliliğe Övgü adlı eserinden sonra okumanız gereken naçizane eserim Yıkıklığa Övgü İbret Yayınları’ndan çıktı. İddia ediyorum ki bu eser tüm entelektüeller için bir başucu eseri olacak.


Öncelikle günümüzde entelektüel olmanın birinci ve sorgulanamaz kuralı, sosyo-ekonomik durumunuz ve yaşam tarzınız ne olursa olsun ezilen sınıf romantizmi ve alt kültür güzellemesi yapmaktır. “Harmanım içmedim on gündür bu durum beni mahvedicek” ya da “çok güzelsin lanet olsun insan mısın” gibi sözleri olan şarkıların toplumsal sorunları dile getirerek kapitalist düzeni eleştirip totaliter rejimlere balyoz gibi indiğini iddia edebiliyor olmalısınız. Mesela “Plajda nargile içen Suriyeli genç erkek grupları bu eylemleriyle savaşın yıkıcı etkilerini gözler önüne sererek globalleşen dünyada kültürel aidiyetsizliğe vurgu yapıyor.” türevi argümanlar eleştirel düşünce tohumlarını filizlendiren gübre değerindedir.


Emekli olunca Bodrum’a yerleşme hayalinin ötesinde, köy kahvaltısı için 30 km yol gidip 300 lira hesap ödeme alışkanlığını da beraberinde getiren köy yaşamı tutkusu da olmazsa olmazdır. “Şehrin keşmekeşinden, metropol insanının yapmacıklığından uzak, küçük, şirin bir köy evi… Dışarıda bardaktan boşanırcasına yağmur,sobada çıtırdayan odunlar, sobanın üzerinde kaynayan çaydanlık, kenefte yaşanmışlıkların tortusu…” Sobanın borusu nasıl temizleniyor, odunları kim kırıyor, yağmuru kim döküyor, Ünzile kaç koyun ediyor orasını ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Haksızlık etmeyeyim, halktan bu kadar kopuk olup böylesine halk aşığı olabilmek de hiç kolay iş değil bakmayın siz. Gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür hesabı.


Toplumsal olaylara herkesten farklı bir yönden bakabilen, kısaca aydın bir birey olmanın son kuralı ezilenlerin yanında, zulmedenlerin ve halkı sömürenlerin (asgari ücretten 1000 TL fazla maaş alanları kastediyorum) karşısında olmaktır. Unutmayın, “Geçinemiyom diyosun madem çıkar bakim telefonunu” derseniz cahil, “Millet yağmur çamur demeden halk ekmek kuyruğunda beklerken senin getir’de indirim kovalaman bile sınıfsal taam mı?” derseniz halkın sorunlarına duyarlı, bilinçli bir birey olursunuz.


Eğer 4200 TL alan fabrika işçisi emekçi, 5000 TL alan hemşire burjuva muamelesi görüyorsa, birinin zam alması hak olurken diğerinin zam istemesi açgözlülük oluyorsa bunun bir tek açıklaması olabilir: Yıkıklığa Övgü. Oysa pandeminin başında ne güzeldi. “Vefakar fedakar sağlık çalışanları kahramanca hayat kurtarıyor. Fatma Hemşire 15 aylık bebeğini 15 gündür görmüyor haydi alkışlayalım.” Tabii şimdi trajedi bitti dert ortaklığı bozuldu. “Doktor niye garsondan fazla alıyomuş? Ne üstünlüğü var ki hem nolmuş yani okul okumuşsa, önemli olan hayat okulunu okumak. Geçen Paranın Neresine Koymak İstersiniz yarışmasına da bi doktor çıktı, arabaşının neyle yapıldığını bilemedi ilk soruda elendi. Beyin cerrahı olmuş ama kendisinin beyni yok.”


   

17 Aralık 2021 Cuma

Aynı Senin Gibi Ama hiç Senin Gibi Değil

 Tam hali “Bizim iş yerinde de aynı senin gibi biri var ama o hiç senin gibi değil.” olan bu söz kulağa ÖSYM cümlede anlam sorusu gibi gelse de, aynı engel türüne sahip ama karakterleri ve meziyetleri farklı olan iki kişiyi kıyaslarken sıkça kullanılıyor. Müsabakayı kimin kazandığını bilmek için bu cümlenin devamına kulak vermek şart. Merak etmeyin, ibretlik direktörünüz olarak siz engelli kardeşlerime önünüzdeki maçlardan 3 puanla ayrılmanız için bazı taktikler vereceğim.


Ya biliyo musun bizim bölümde de senin gibi biri var ama o hiç senin gibi konuşkan, esprili değil. Bir defa sen çok özgüvenlisin, her işini kendin yapıyosun… Tam kaleciyle karşı karşıya kalmışsınız da kaleci tribündeki pankartları okuyormuş gibi bir durum. Muhtemelen diğer engelliyle zerre kadar muhabbeti yok. Nasıl konuşacağımı bilmiyorum bahanesiyle hiçbir engellinin yanına yaklaşmadığından onun gibi sıradan insan olduğunu gördüğü ilk engellide contayı yakmış. Hükmen galipsiniz yani.


Ama işin içinde örnek olaylar varsa durum değişir. “Bizim bölümde de bir görme engelli vardı, herkesi terslerdi.” ya da  “Bizim arkadaşın iş yerinde bir bacağı olmayan biri varmış iş yerindeki tüm kızlara yürüyormuş.” gibi. Bu durumda nasıl davranacağınız size kalmış. Başkasını gömme yoluyla kendinizi övdürüp maçın adamı olabilirsiniz ama herkesin farklı kulvarlarda olduğunu ve kıyaslanmadan değerlendirilmesi gerektiğini söyleyip konuyu kapatmak daha fair play.  


Bir konuda yardıma ihtiyaç duyduğunuzda, örneğin yemekhanede tabldotunuzu taşımasını arkadaşınızdan rica ettiğinizde, yahut laf arasında herhangi bir işi yaparken zorlandığınızdan bahsettiğinizde, mesela kıyafet alışverişine daima ailenizle veya engelli olmayan bir arkadaşınızla çıktığınızı söylediğinizde gelen “Biliyor musun bizim yurtta da senin durumunda biri vardı aslında ama… Gerisini yazmama hiç gerek yok. Sizin durumdaki diğer arkadaş bir eliyle tabldotunu taşırken diğeriyle iki sandalye çekiyordur, kıyafet alışverişine kendisi çıkıyordur hatta kumaş alıp kendisi dikiyor bile olabilir, on parmağında yüz marifettir yani. Bu hikayede çekiştirilen siz olacaksınız diyebiliriz. Kendi kalenize gol attınız ama hakem yine de öncesinde bir ofsayt pozisyonu var mı bakmak için VAR odasına gitti diyelim. Diğer engelli arkadaş gaza gelip sizin gibi asalak, dilenci ruhlu, engelini kompleks yapmış engelliler yüzünden kendisi gibi sosyal, becerikli, girişken engellilerin nasıl zan altında kaldığını ballandıra ballandıra anlatmak yerine kalabalık yerlerde eşya taşırken veya mağazada alışveriş yaparken bağımsız hareketin zor olabildiğini, her engellinin farklı yöntemle bu sorunu çözmeye çalıştığını anlatırsa etiketlenmekten kurtulursunuz.


İlle bir tanıdıkla kıyaslanmanız gerekmiyor. Milyonların sevgilisi olup sevdiği kızdan friendzone yiyen körstar ya da “göz görmek, kör, engel, karanlık” kelimeleriyle yapılmadık espri bırakmayan kara komedyen de rakibiniz olabilir.”Tekin Jöntürk’e bayılıyorum ya nasıl da kendisiyle dalga geçiyor.” Meali sen de böyle espriler yap ki kendinle barışık ol. Gözüm sana söylüyorum körüm sen anla durumu. Bu durumda “Yalnız benim dilimin ayarı yoktur, kendimle dalga geçip barışırken aynı şekilde sizinle de dalga geçersem küsmek yok tamam mı?” derseniz topu doksana takarsınız.


Körler Ligi 2022 sezonu öncesi hızlandırılmış idmanımızı tamamlamış bulunuyoruz. Bir sonraki çalışmamızda görüşmek üzere!

12 Aralık 2021 Pazar

Engelin Flaması Varsa Toplumun Draması Var

Biz körler arasında, kullandığımız bastonun iki işlevi olduğu bilinir: Bunlardan biri önümüze çıkan çukur, tümsek, direk gibi engelleri fark edebilmek, diğeri ise başkalarına kör olduğumuzu fark ettirmek. Hatta karanlıkta sürücüler kolayca fark etsin diye bastonlarımızın beyaz olduğu da düşünülebilir.


Biz engelimizin flamasını taşırken bizi öyle görenler dramasını yaşıyor. Birkaç anekdotla konuya açıklık getirmek istiyorum:


Tekerlekli sandalye kullanan bir tanıdığım yağmurlu bir günde birinin yaklaşıp “Seni kim sokağa attı böyle?” diye sorduğunu ve bu olaydan ne kadar rahatsız olduğunu yazmıştı Twitter’da.O gün o yolda yürüyen insanlar için dışarıda işleri olduğu için çıkmış ya da canı yağmurda yürümek istemiş denecek. Ama işin içinde tekerlekli sandalye varsa hemen bu kış gününde yağmur altında üşüyen sokak canlarını sahiplendirelim moduna giriliyor. Sanırım “kendi ayakları üstünde durmak” deyimine daha geniş bir açıdan bakmamız gerekiyor.


Şimdi anlatacağım olayı da yıllar önce bir arkadaşımdan dinlemiştim. Erkek arkadaşıyla beraber lüks sayılabilecek bir cafeye gitmişler. Kapıdaki görevli onları durdurup “Yalnız burası pahalı bir yer. Siz buranın hesabını ödeyemezsiniz.” diye güya uyarmış. Bir defa nereden biliyor hesabı ödeyemeyeceklerini? Girişte cüzdan dedektörü var da oradan paralarını mı saymış, kartlarındaki bakiyeyi mi görmüş? Kılık kıyafetleri pis, yırtık, eski püsküymüş de oradan mı anlamış? Yoksa ellerindeki bastonları görüp durumdan vazife mi çıkarmış? Anladığım kadarıyla onlar oradaki fiyatları aşağı yukarı bilerek gitmişler. Velev ki tesadüfen girmiş ve fiyatları kestiremiyor olsunlar, müşteriyi bundan haberdar etmenin daha dolaylı ve nazik yolları var. Menüdekileri sayarken fiyatlarını da söylemek gibi. Eğer bütçelerine uygun değilse sipariş vermeden kalkarlar, böyle yapan bir sürü insan var sonuçta.


Benzer bir olay benim de başıma geldi. İş yerinden arkadaşımla öğle arasında yakınlardaki AVM’ye gidip bir şeyler içtik. Hesabı istediğimizde benim de hesaba ortak olduğumu gören garsonun şaşkınlığı yüzünden okunuyormuş. Bir erkekle beraberken hesabın doğrudan erkeğin önüne konduğuna şahit olan kadın okurlarım, eğer doğrusunun da bu olduğunu düşünmüyorlarsa beni anlayacaklardır.Dışarıdan bakınca aynı yaşlarda takım elbiseli iki adam, tek fark birinin bastonlu olması. Ama bastonlu adamın diğerine bir şey ısmarlaması, en azından kendi yediğini içtiğini ödemesi hayretle karşılanıyor. Yalnız olsaydım yan masadan hesabımı ödeyip kendince hayır işleyen de çıkabilirdi. Sık karşılaşırız bu tür durumlarla. Hesabımızı çaktırmadan ödeyen, dolmuş paramızı vermek isteyen ya da bir anda elimize para tutuşturan, reddedince zorla cebimize koymaya çalışan insanlara rastlarız.


E insanlar hayatlarında hiç engelli görmemiş, normal değil mi? Bazı insanlar bakmıyorlar ki nasıl görsünler? Engelimize o kadar odaklanıyorlar ki başka hiçbir şeye dikkat etmiyorlar. Hipnotize olmuş gibi hayal dünyalarında acıklı yeşilçam filmleri yaratıp en sıradan hallerimize dramatik bir boyut kazandırıyorlar. Gözlerine inen beyaz perdeyi dağıtmak için daha ne yapabiliriz?


 



 

6 Aralık 2021 Pazartesi

Görme Engelliler İçin Rüya Tabirleri

 “Peki bişey sorcam sen rüya görüyo musun?”


Her görmeyen bir gün bu soruyu tadacaktır. Biz görme engellilerin kabusu olagelen bu rüya meselesini ileri bir boyuta taşıyıp görme engelliler için rüya tabirleri hazırlamanın vakti geldi de geçiyor.


Diğer rüya tabirlerinde “rüyada karanlık bir ortamda bulunduğunu görmek” diye geçiştirilen rüyalarınızın ayrıntılı tabirlerini paylaşıyoruz.


Rüyada baston katlamak: Bu rüya pek hayra yorulmaz. Baston gücün ve bilgeliğin simgesidir. Rüyada bastonunu katlayan kişi yakın zamanda sağını solunu bilmeyen birinden yol tarifi alıp kaybolacak demektir.


Rüyada kılavuz çizginin üstündeki ağaca çarpmak: Bu rüya bir uyarı niteliğindedir. Rüya sahibinin adımlarını dikkatli atması gerektiğine işaret eder.


Rüyada bilgisayardaki ekran okuyucunun Çince konuşması: Rüyada ekran okuyucu sağlıkla ilgilidir, ekran okuyucunun Çince konuşması yakın zamanda PCR testi yaptırılacağına delalettir.


Rüyada sesli anonsu çalışmayan bir otobüste seyahat etmek: Kör camiasında adınızın çıktığına ve hakkınızda asılsız dedikodular yayıldığına işarettir.


Rüyada Metin Şentürk esprilerine maruz kalmak, çevrenizde kuyunuzu kazan insanların olduğuna, yani sokağınızda bir kazı çalışması yapılacağına yorulur. Dikkatli olun.


Rüyada Braille kitap okumak: Hayırlı rüyalardandır. Rüya sahibinin makam mevki sahibi alim bir kimse olacağına, işsiz ise ilk EKPSS atamasında atanacağına delalettir.


Rüyada para toplamaya gidilen okulda konser vermek: İnsan hakları ve erişilebilirlik temelli projelerin içinde olacağınıza, kendi paranızı kendiniz kazanıp kendine yeten biri olacağınıza yorulur.


Rüyada engelli otobüs kartının kaybolması: Yakın akrabalardan birinin sizin adınıza ÖTV indirimli araba almak için fırsat kolladığının habercisidir. 


Rüyada stand-up yapmak: Ünlü ve başarılı bir komedyen olacağınıza işarettir, yani umarım öyledir.


Siz de yorumlanmasını istediğiniz rüyaları yorum bölümüne yazabilirsiniz.  



9 Ağustos 2021 Pazartesi

Engelli Farkındalığına E-spiritüel Bakış

 Ülkemizde kitap okuma oranının hayli düşük olduğu sık sık dile getirilse de kişisel gelişim kitapları ve ünlü yazarlara atfedilen ilham verici özlü sözler  büyük bir ilgiyle okunuyor. Spiritüel farkındalık, kişisel gelişim, olumlama, enerji akışı gibi yöntemlerle içsel yolculuğa çıkan insanlar hazır oralara kadar gitmişken engellilere yönelik önyargılarını da bir elden geçirse fena mı olur? Ecnebilere blindfulness diye iteleyebileceğimiz bu yöntemle ülkemizdeki eğitim düzeyi yüksek, bilinçli, kültürlü, kendini geliştiren, rafine zevkleri olan (Netflix abonesi), kendine güvenen, farkındalığı yüksek ve duyarlı insanların ilgisini çekerek engelliliğe dair bilgisini artırmayı hedefliyoruz. Blogumun okunma istatistiklerini zıplatmak gibi bir amacım olduğunu sakın ha sakın düşünmeyin.


Neyse, İbret Turizm iyi içsel yolculuklar diler.   Yolculuğunuz boyunca size rehberlik eden Bilge İbretus engelliler hakkında içinizi kemiren sorulara cevap bulmanıza yardımcı olacak.


Soru: Hayatımda daha önce hiç engelli görmedim ki nasıl bilgi sahibi olabilirim?

İbretus: Güneş sana gelmiyorsa sen ona gidersin. Bilgi alabileceğin çok fazla dernek, katılabileceğin bir sürü proje, okuyup izleyebileceğin yığınla içerik var. Google içimizde.

Soru: Bizim ofiste bir görme engelli var aslında, bir gün bana saati sormuştu ama nasıl davranacağımı bilmediğim için onu kırmaktan korktum ve kaçarak uzaklaştım.

İbretus: Saati mi kırmaktan korktun? Öhöm neyse. Geriye adım attın diye sakın ümitsizliğe düşme. Oku ileri fırlatmak için önce geriye çekmen gerekir. En iyisi sen yarın git ve ona en pahalısından bir akıllı saat al. Şaka şaka. :) Herhangi bir insana yaptığın gibi selam verip hal hatır sorarak sohbet açabilirsin.

Soru: Kör mü yoksa görme engelli mi demek daha doğru? Aralarında ne fark var.

İbretus: Önce farkı yaratırsın, sonra da fark yaratırsın. Daha önce yapılmayanı yap ve varsanılanın izdüşümünü imgelemsel görüngüsüyle alımlamada sıkıncama yaşayan özel gereksinimli birey de.

Soru: Görme engelli biriyle yürürken o mu benim kolumdan tutmalı yoksa ben mi onun kolundan tutmalıyım?

İbretus: Hayat karşılaştığın fırtınalarla değil gemiyi limana getirip getirmemenle ilgilenir.

Soru: Ya yanlış bir hareket yapıp düşürürsem?

İbretus: Yüz üstü yere serilseniz bile ileri doğru hareket etmişsiniz demektir.


Eveet, yolculuğumuzun sonuna gelmiş bulunuyoruz. Malum, kişisel gelişim yazılarının kısa olanı makbuldür. Yazıyı bitirirken size söyleyeebileceklerim; imkansız olana imkan tanıyın. Önce karşınızdaki engelliye onun için ne yapabileceğinizi sorun, sonra onun yapabileceklerini yapmasına izin verin. Ha bir de yazılım öğrenin.



 


 


 


 

6 Mart 2021 Cumartesi

Corona Virüsü Önceden Bilen Türkü: Portakal Atışalım

Sosyal medya kullanıcılarına paylaştıkları görsellere görme engelliler için betimleme ekleme çağrısında bulunan Körler Burada Görseli Açıkla kampanyasına Homo İbretus’tan büyük destek! Toplumumuzda ancak sınırlı sayıda insanın görebildiği büyük resmi tüm engelli kardeşlerim için bizzat betimliyorum.


Pandeminin başından beri Bill Gates dendi, 5G dendi, LGBT dendi,  ilaç şirketlerinin pazarlama hilesi dendi, ABD’nin Çin’e biyolojik silahı dendi ama gerçek bazen en yakınımızda, hiç ummadığımız yerdedir.


Kıbrıs’a özgü bir türkü olan Portakal Atışalım ilk dinleyişte neşeli tınısıyla bizi keyiflendirse de sözlerine kulak kesildiğimizde şu an içinde bulunduğumuz pandemi sürecini birebir anlattığını görebiliriz.


Bu yazımda bu türkünün sözlerini ve içerdiği mesajları lebaleb, yok bu değildi, hah peyderpey inceleyeceğim. Türküyü şu linkten dinleyebilirsiniz:

https://youtu.be/nv0OozTuJVk


Gelelim sözlere:


Portakal atışalım

Beraber kapışalım


Elbette tahmin edeceğiniz gibi bağışıklık güçlendiren C vitamini deposu portakalın kapış kapış gitmesinden bahsediliyor. Ayrıca malumunuz portakal kış meyvesi. Salgın da kışın patlak vermişti değil mi?


Sen ordan gel ben burdan

Kıbrıs’ta buluşalım.


Yurtdışı uçuşların kısıtlandığı dönemde bazı vatandaşlar Kıbrıs üzerinden aktarma yapıp gelmemiş miydi? Umreden gelenlerle Erasmus’tan gelenler Kıbrıs’ta buluştu işte.

Portakal dallarında

Kıbrıs’ın bağlarında

Dilerim can vereyim

O yarin kollarında


Çok net şekilde bu pandemi şartlarında nişan düğün yapmayın diyor. Kıbrıs’ın bağlarında derken düğünlerde çalınan Ankara’nın Bağları türküsüne gönderme yapıyor. Özetle diyor ki şu süreçte düğün yaparsanız portakallar dalında durur siz ayvayı yersiniz balayına yoğun bakıma gidersiniz Allah muhafaza.


Kıbrıs’ın meyvasını

Güzellerin hasını

O kız benim olacak

Ben gördüm rüyasını.


Önceki kıtayla bağlantılı olarak flörtü falan da rüyanda görürsün diyor.


Portakal soyulur mu?

Tadına doyulur mu?


Futbolla ilgilenenler bilir sık yapılan bir tezahürattır. 


Bir kerecik sarmayla

Kolların yorulur mu?


Ee maçlar iptal olursa napıcaz evde oturup dolma mı sarıcaz diyen hanzolara sesleniyor ne var eline mi yapışır yani löp löp götürmeyi biliyosun


Portakalın filizi

Evde yoktur birisi


Şair burada meyve sebze getiren kuryelerin adeta evde kimse yokmuşçasına temassız teslimatla siparişleri kapıya bırakmasına vurgu yapıyor.


Gel yarim sarılalım

Getirsinler polisi


Sosyal mesafeyi ihlal ederseniz polis gelir cezayı yapıştırır diyor.


Bu açıklamalar ışığında türküyü tekrar dinleyinBütün bunlar tesadüf olabilir mi?