Bir gün biri gelip “Siz engelliler bizim ibretliğimizsiniz. Biz size bakıp kendi sağlığımıza şükredersek öte dünyada bizi kanatlarınızla cennete taşıyacaksınız.” dedi. Yazar Homo İbretus’un hikayesi işte böyle başladı.
Yolda
gördüğünüz bir ibretliğe yardım etmek için sokaktakilerle kapışıyor musunuz?
Otobüste yer vermek için diğer yolcularla adeta kavga mı ediyorsunuz? Yardım
edip sevabın dibine vuracağınız ibretlikler mi arıyorsunuz? Homo İbretus’ları
doğal ortamlarında gözlemlemek mi istiyorsunuz? İşte size devrim niteliğinde
proje: “İbrethane” yani diğer adı “Günah Çıkarma Kabini”.
Bu projeye
göre, çeşitli merkezlere kurulacak olan ibrethanelerde acımalık ve sevmelik
Homo İbretus’lar bulundurulacak, bu ibretliklerin masumiyetinden feyiz alan ve
onlara iyilik yapıp yardım eden vatandaşlar, vicdanlarını rahatlatarak manevi
huzura kavuşacak.
İşte bu
devrim niteliğindeki projeye ilişkin detaylar:
İçinde en az
bir Homo İbretus’un bulunduğu 15 metrekare genişliğindeki kabinler;
ibadethaneler, kamuya açık alanlar, cezaevleri, Amatem şubeleri, huzurevleri,
hastaneler, alışveriş merkezleri başta olmak üzere çeşitli merkezlere
kurulacak. Özellikle cezaevleri ve Amatem’lerdeki kabin sayısı yoğunluğa göre
artırılacak. Mahkumlar ve bağımlılık tedavisi görenler için bu kabin
uygulamasına katılmak zorunlu hale getirilecek.
Kabindeki
ibretlik, günah çıkaranın görmek isteyeceği şekilde, ezilerek ve büzülerek
oturacak, masum masum bakacak ve acıma duygusu uyandıracak. Bunun sonucunda günah
çıkaran kişi İbretus’un başını okşayacak, onu teselli edecek, onunla konuşacak,
ona yardım edecek ve bu sayede aslında bu ucube sakatların küçük çocuksu
dünyalarında ne kadar meleksi olduklarını düşünüp kendi hatalarının
bağışlanmasını dileyerek, bir işe yaramış olmanın huzuruyla kabinden çıkacak.
Bir kişinin
kabinde kalma süresi maksimum 20 dakika olacak. Kabin ücretsiz ve 7/24 açık
olacak. İbretus’lar kabinde 8 saatlik vardiyalar halinde dönüşümlü olarak
bekleyecek. Her İbretus haftada 1 gün izinli olacak. Bu meczup yaratıklara
maaşları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca oluşturulan bir fondan temin
edilecek.
Kabine
girişler, girişteki numaratörlerden alınan numaralar sayesinde yapılacak.
Kabinde, bu acınası mahlukların saçını okşamak, elini tutmak, alnından öpmek,
ağlamak, ona sarılmak ve gerçeği yansıtmayan iltifatlarda bulunmak, yalandan
ilan-ı aşk etmek serbest olacak. İsteğe bağlı olarak o özürlüye hediye veya yiyecek
götürülebilecek. İbretliğin yüzünde oluşacak en ufak bir tebessüm günah çıkarma
işleminin başarıya ulaşması anlamına gelecek. Aksi halde tekrar numara alınarak
işlemin tekrarlanması gerekecek.
İBRET
ALACAKLARA UYARILAR
-Eğer
yiyecek getirecekseniz, kabuklu yiyecek, kuruyemiş, yutulması ve çiğnenmesi zor
yiyecekler (lokum mesela) getirmeyiniz. Su veya başka bir içecek içirecekseniz,
pipet kullanınız ki boğulmasın.
-Bu
ibretlikler tek başına yıkanamayan canlılar olduğundan ve temizlikleri günaşırı
yapıldığından okşamadan önce eldiven takmanız tavsiye edilir.
-Bu
ibretlikler mide bulandırıcı görünümde yaratıklar olduğundan, mümkün olan en
kısa sürede işleminizi tamamlamanız sağlığınız açısından önemlidir.
-Bu
İbretus’lar çok çabuk bağlanıp karşısındakine fazla değer verdiğinden aynı
kabine tekrar uğramamanız aynı ibretlik mahluka tekrar rastlamamanız ve
yakanıza yapışmasını önlemeniz açısından yararınıza olacaktır.
Kısacası,
aslında her gün çevremizde olan olaylar sistemli ve amaçlı hale getirilecek.
Proje bitiş
tarihi: Kim bilir belki yarın belki yarından da yakın.
Projenin uygulanacağı
yer: Bir yer düşünüyorum yemyeşil, bilmem neresinde yurdun.
3 Aralık
Dünya İbret Günü (ajite edilmiş haliyle Engelliler Günü) bu yıl da klişeler
eşliğinde kutlandı. Aslında takip
etmeseniz de tahmin etmemeniz mümkün değil zaten. İşte ben o gün neler olduğunu
size özetleyeceğim.
1- SEMPATİK EMPATİ
İbret
Günü’nde en çok yaşanan empati çalışmalarını bu başlık altına topladım. Empati
kurmak adı altında yapılanlar şu şekilde:
-X belediye
başkanı veya Y valisi ayağına beyaz çorap giyerek (alçı yapmış kendince akıllım
.s) o çok sevdiği, hatta bütünleştiği, döner koltuğuna oturup sokakları gezdi.
(Homo Tekerus’ları anlamış yani)
-A
partisinin milletvekili gözlerini siyah bir bandajla kapatıp eline beyaz bir
baston alıp (Homo Zifirus, tıpkısının aynısı :P) oraya buraya tosladı.
(kıyamadım ki şimdi ben)
-B şehrinin
C ilçesinde bir konferans salonuna binlerce kişi (muhtemelen D İlkokulu veya E
Lisesi öğrencileri) zorla tıkıldı ve engellilikten bihaber olan insanlar
engellilikle ilgili ahkâm kesmelerini bu zavallılara “farkındalık uyandırma”
adı altında dinletti.
2- ÖNCE
PANELDE ENGELLERİ KALDIRALIM, SONRA KOKTEYLDE YEMEKLERE SALDIRALIM!
Bu son
derece anlamlı merasim “Kimsesiz Sokak İguanalarını Koruma Derneği” tarafından
düzenlendi. Şıklıklarıyla göz kamaştıran hanımefendiler daha olayın farkında
bile olmadıklarından konferans boyunca dedikodu yaptılar. Bu sırada mail’lerini
kontrol eden Muhittin Bey ve whatsapp’tan mesajlaşan oğlu Zübeyircan da
gözlerden kaçmadı.
3- ÇIKARIN
PEÇETELERİ AJİTE YAPICAM
İbret
Günü’nün vazgeçilmezlerinden biri de insanlarda duygu patlamasına yol açan ve
insanların yardım eliyle vicdani mastürbasyon yapmasını sağlayan azim ve gayret
öykülerinin protagonisti biz İbretus’lar. Bu örnek insanlar topluluk önüne
çıkartılıp, önceki yazımda bahsettiğim tarzda şiirler okutulmak suretiyle dinleyici ve
izleyicilerin egoları tahrik ve tatmin edildi. Bu işten en kârlı çıkan taraf
ise Selpak firması oldu. Peçete satışları gün boyunca %71 arttı.
4- ALTIN
KALP ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU
Yılın en
altın kalplilerinin ödüllendirildiği bu muhteşem günde en klişe cümle dalında
“Engelleri kaldırın.” ve “Engelsizsiniz.” arasındaki kıyasıya rekabetin sonunda
her iki cümleye de ödül verildi. En iyi yardımcı dalında ise, engelli bir genci
her sabah yolun karşısına geçiren Büfeci Necati ödül aldı. En altın kalpli kadın
dalında, işitme engelli Zekeriya Abi’nin gömleklerini ütüleyen komşusu Süheyla
Hanım ödüllendirilirken, mangal gibi yürekli adam ödülünü ise mahallenin en güzel kızına
olan aşkını kalbine gömüp hayatını ortopedik engelli bir kıza adayan Matkap
Ferit aldı.
Evet, geçen
yıl da bu yıl da bunlar oldu sevgili okur, ve bu zihniyet değişmediği sürece 3
Aralık 8723’te de bunlar olacak.
Evet sevgili
ibrettaşlarım, 3 Aralık Dünya İbret Günü nihayet gelip çattı ve her yıl olduğu
gibi bu yıl da gazetelerde, televizyonlarda ve internette “engelli kızın
ağlatan şiiri” (dikkat çekmek istiyorsanız gözyaşı şart), “azmiyle yürekleri
dağlayan görme engelli Büşra” (isim çok önemli, İlke isimli bir insan kimseyi
ağlatamaz mesela, masumiyet yok içinde anladın?) ve “engelleri kaldıran
Mustafa” gibi şeyler görmeniz mümkün. Peki bu insanlar bu şiirleri nasıl
yazıyor? Ben bu konudaki bilgi ve birikimimi bu yazımda eğlenceli bir üslupla
sizlere sunacağım.
Öncelikle
yapmamanız gerekenlerle başlayalım:
Şimdi, kendi
yazdığım bir şiir üzerinden örnek vererek başlayayım:
“Kirli
sepetinde beyaz çoraptım,
Ama cennette
en iyi yeri kaptım,
Engelime
rağmen azmedip çiş yaptım.
Nerde ulan
bu tuvalet kağıdı?”
Evet, şiir
bu. Hataları daha iyi görelim diye yaptım. Öncelikle engelliyseniz ve
yeteneğinizi ortaya koymak istiyorsanız bunu mizahla başaramazsınız. Çünkü
engelliler toplumda gülmeden değil ağlamadan sorumludur.
İkincisi,
“ulan” gibi argo bir ifade bir engellinin masum ağzına asla yakışmaz.
Unutmayın, hiçbir engelli küfür bilmez. (Ben bilmiyorum amına koyim.)
Üçüncüsü de,
bu şiirle insanların acıma duygusuyla dalga geçildiği çok belli. İnsanlar zaten
zoraki ağlıyor, bir de biz bununla dalga geçince iyice kötü oluyorlar.
Şimdi ne
yapmamız gerektiğine gelelim:
1-Öncelikle
şiirimize güzel bir başlık bulmamız lazım. Mesela, engellilik konulu bir şiire
“Biz Engelliyiz Siz de Engitlisiniz” gibi bir başlık sakın koymayın. Alternatif başlık önerileri: Azim, Azmin
Zaferi, Azmimle Başardım, Engellere Rağmen, Her Şeye Rağmen, (bu rağmen
sözcüğüyle bonus olarak övgü de alırsınız), Hor görmeyin Beni, Sizden Ne Farkım
Var vs. vs.
NOT: Eğer
kalabalık bir kitlenin %99’luk bir kesimini ağlatmayı hedefliyorsanız, “Gözleri
Görmeyen Kızın Yüreğinden Çağlayanlar” şeklinde bol ajitasyonlu başlıklar
seçmelisiniz.
2-Başlığımız
ne olursa olsun, şiirimizde geçmesi gereken bazı anahtar kelimeler var: Azim,
başarmak, engelli, farklı, görmek/yürümek (-ebilmek’le kullanımı daha faydalı),
hayat, inanmak, karanlık, mutluluk, siyah,
umut, yaşamak gibi. Bu kelimeleri
şiire öyle bir serpiştirmeliyiz ki, vurgulu söylediğimizde her biri biber gazı
etkisi yapmalı.
3- Başlığı bulduk, kelimeler
cepte. Şimdi, şiirin biçimine geldi sıra. Şiirimizi 7’li veya 11’li hece
ölçüsünde yazabileceğimiz gibi, serbest ölçüde de yazabiliriz. Ancak dizeler
çok uzun olmamalı ki, bağırarak okuduğumuzda ara verebilelim, sesimiz detone
olursa gözyaşı da övgüler de gider. Aynı şekilde şiiri de gereksiz uzatırsak
duygu yoğunluğu azalabilir. Dörtlükler halinde 5 kıta ideal. Veya şiiri
bölmeyecekseniz zaman tutun, 5 dakikayı geçmesin.
Şimdi bu kurallar doğrultusunda
örnek bir şiir yazacağım:
HAYATA TUTUNMAK
Hayata bir
yanım eksik gelsem de,
Çevremde hep
zavallı görülsem de,
Çektiğim
eziyetleri bilsem de,
Pes etmedim,
ben hayata tutundum. (Burada
gözler hafif nemlenecek.)
Karanlığı en
iyi ben bilirim.
Sanmayın ki
körüm diye ezilirim,
Ben her
şeyin üstesinden gelirim,
Yenilmedim,
hep hayata tutundum. (Birkaç alkış
bekleniyor, 2. dizede ilk damlalar akmaya başlar.)
Kurtulmaz
azmin elinden hiçbir şey
Aslında
sizler de ben de bir birey,
Dinle beni
sana söylüyorum, hey!
Hayata
tutun, ben bile tutundum. (Burada
verdik gazı, bir sonraki dörtlükte alkış kopacak.)
Görmesem de
ablamın gamzesini,
Olsun,
duyuyorum tatlı sesini,
Hissederek
görüyorum hepsini,
Bakın ben
nasıl hayata tutundum. (Biri
buraya peçete getirsiiiin!)
Günlerim ne
zorluklarla geçiyor,
Benim
gibilerse neler çekiyor,
Sahip
olduklarım bana yetiyor,
Her şeye
rağmen hayata tutundum.
(Alkışlar, gözyaşları, övgüler…)
Bakın, işte
size mis gibi şiir. Bu şekilde, yoğunluk durumunuza göre ayda 25-30 şiir
yazabilirsiniz. Sonrasında bu şiirleri bir kitap hâline getirmek isterseniz,
kitap ismi için 1. maddeyi, önsöz ve arka kapak yazısı için de 2. Maddeyi
uygulayabilirsiniz.
Peki, şiiri
nasıl okuyacaksınız?
Şiirimizi
okurken mümkün olduğunca bağırmak çok önemli.
Bir de ağlamaklı bir sesle okursanız, beklenen reaksiyonu almamanız için
hiçbir neden yok. Unutmayın, gözyaşı istiyorsanız gözyaşı dökmeniz şart.
İşte size iki
örnek:
Bu arkadaşımız şiir okuma dalında her türlü ödüle layık gösterilebilecek biri. Baksanıza, "Gözlerin görmüyor sana iş vermişiz." sözüyle tanıdığımız Recep Akdağ'ı bile etkilemeyi başarmış.
İkinci örneği de yukarıdaki linkte görebilirsiniz. Burada şiir okuyan abla duygusallığın dibine vurmuş durumda. Son derece vurucu kelimelerle yarattığı etkiyi gözyaşlarıyla da pekiştirmiş. "Mavinin sesini duymak" gibi ifadeler kullanmış. Gördüğünüz gibi, yaratıcılığın sınırlarını zorlarken gerçekçiliği ihmal edebilirsiniz.